BU GÜN MEVLİD KANDİLİ.. - Doç. Dr. Mehmet Salih Geçit-

BU GÜN MEVLİD KANDİLİ.. - Doç. Dr. Mehmet Salih Geçit-

-Peygamber âşıkları Rabiul Evvel ayının 12. gecesi geldiğinde sanki bu gece yeni bir doğuş gecesidir diye camilere koşup coşuyorlar.-

Kainatın efendisi, insanlığın göz bebeği ve Allah’ın sevgili habibi Hz. Muhammed Efendimiz (s.a.s.), Hicri takvime göre Rebiulevvel Ayı’nın on ikinci gecesinde doğduğundan dolayı Müslümanlar tarafından her yıl bu tarihte Mevlit Kandili adı altında kutlamalar yapılmaktadır. İslam Alemindeki tüm Müslümanlar bu tarihe büyük değer vermektedirler. Zira kendi peygamberleri bu gecede, dünyaya teşrif etmiş, karanlık cahiliyye çağında parlak bir güneş olarak doğmuştur.

Peygamber âşıkları Rabiul Evvel ayının 12. gecesi geldiğinde sanki bu gece yeni bir doğuş gecesidir diye camilere koşup coşuyorlar. Hz. Peygamber’in doğduğu günün tesadüf ettiği hafta boyunca evlerde, toplu yerlerde toplanılır, dost ve komşular davet edilir, mevlit okutulur, salat ve selam getirilir, sonra da yemek yiyilip kardeşlik duygusu pekiştirilir, aynı peygamberin ümmeti olarak ulvi duygularla bu merasimler her yıl devam edilir.

Orta doğunun Arap olmayan halkları Mevlit Kandiline daha özel bir değer vermişlerdir. Arap ülkelerinde mevlit merasimleri düzenlenmese de şu bir gerçektir ki, Arap olsun veya olmasın her milletten birçok şahıs Hz. Peygamber (s.a.s.)’i öven şiirler ve edebi eserler yazmışlardır. Ülkemizde de yazılmış olan “Mevlid-i şerif” isimli eserlerden iki tanesi çok meşhur olmuştur ve her ikisinin eseri asırlardır birçok vesileyle okutulmaktadır. Bunlardan birincisi Süleyman Çelebi’nin Osmanlıca diliye yazdığı “Mevlid-i şerif”, diğeri de Melaye Bateyé diye tanınan Molla Hasan-ı Ertuşî’nin Kurmanci diliyle yazdığı “Mevlid-i şerif”tir. Her ikisi de gerçekten insanımızın gönlüne nebevi bir köprü kurmuşlar, çok büyük etkide bulunarak müslüman kitlelerle peygamberleri arasında manevi bir iletişim hattı kurmuşlardır. Burada her iki müellifimizi de bu vesileyle rahmetle anıyoruz.

Şairler, o büyük zatı övmek için adeta na’t yazma yarışına girmişlerdir. Ama hiç birisi ne diğerinin önüne geçebilmiştir, ne de öbürünün gerisinde kalmıştır. Her birisi eşsiz güzellikte ve paha biçilemeyecek derecede, not verilemeyecek güzellikte övgüler, şiirler yazmışlardır. Bunlardan üç büyük peygamber aşığının şiirlerinden bir nebzecik alıntı yapacağız.

1364’de Bursa’da doğan 1422 ylında Bursa’da vefat eden Süleyman Çelebi, Hz. Peygamberle ilgili olarak yapılan bir tartışmayı muteakiben O’nun yüceliğini, eşsiz ahlak ve meziyetlerini, insanlığa büyük hizmetlerini, örnek hayat safhalarını, insanlığa katkılarını ve faziletlerini ele alan “Vesiletu’n-Necat” isimli Mevlit kitabını yazmıştır. Bu kitabında Hz. Peygamber’in doğumundan bahsederken “Merhaba” bahrinde şöyle der:

 

Yaradılmış cümle oldu şaduman          

Gam gidup alem yeniden buldu can.

Cümle zerrat-ı cihan idup nida

Çağruşuben dedilerkim merhaba

 

Merhaba ey âli sultan merhaba

Merhaba ey kâni irfan merhaba

Merhaba ey sırr-ı furkan merhaba

Merhaba ey derde derman merhaba!...

Aynı duyguları Kurmanci lehçesiyle Mevlit yazan, Hakkari’ye bağlı Bate köyünde doğan ve Miladi 1417-1495 yılları arasında Molla Hasan Ertûşî (Molla Mehmed/Ahmed Bateé) de benzer ifadelerle şöyle dile getirmektedir:

 

Cümle zerrâté cihan dâ ev nidâ            

Kirne gâzî pikve gotin merhebâ            

Merhebâ ey sırré Furqân merhebâ       

Merhebâ ey derde dermân merhebâ    

Merhebâ ey câné bâqî merhebâ                   

Merhebâ uşşâqé sâqî merhebâ            

Merhebâ ey âlî sultân merhebâ

Merhebâ ey kâné irfân merhebâ!...

 

İşte bu iki fasılda da görüldüğü üzere, bütün Müslüman toplumlar, milletler, kavimler mensubu oldukları İslam Ümmeti’nin Peygamberi Hz. Muhammed’i aynı duygularla, aynı sevgiyle, aynı saygıyla, aynı derecede sevmektedirler. Bu sebeple sevgilerini dile getirirken aynı lafızları kullanıyorlar. Bu hususu ilçemizde medfun büyük zat şeyh Ahmed-i Xânî şöyle ifade eder:

 

Hindi selewatên hemî

Li resulê meyî ümmî

Ku bune peyrewê di wîy

Ereb û Ecem Kurmanc û Rumî

Ne kadar salavatlar varsa dünyada

Tümü ümmî peygamberimizin üzerine olsun

Ki ona ümmet oldular

Araplar, Acemler, Kürtler ve Türkler!

 

Ayrıca, eserlerinde her vesileyle Hz. Muhammed’i öven “Peygamber Aşığı” ve “Allah Dostu” Ahmed-i Xanî, bu konuda bir çok güzel şiir daha yazmıştır. Şeyh Ahmed-i Hanî, “Newbihar” adlı kitabında yeni nesillere peygamber sevgisini aşılamanın öneminden ve onların kendi peygamberlerini tanıması gerektiğinden bahsederken şöyle der:

 

Li me ferze bizanin Resûlê xwe bi tehqîq

Bi mewlîd hem bi medfen, binasin da û baban.

Di Mekke bu ji dayê, Medîne buye medfen

Wê Ebdullah’e walid, Amîne walide bizan!

Bize farzdır tanımak kesin bilgiyle Rasulü

Babası anası kimdir; doğmuş, ölmüş ne zaman!

Mekke’de anadan doğdu, defin yeri Medîne,

Bil ki babası Abdullah, anasıdır Amîne...

Mevlid Kandilini bu duygularla kutlarken, Hz. Peygamber’in mübarek doğumunun Miladî takvime göre tesadüf ettiği 14-20 Nisan 2012 tarihli Kutlu Doğum Haftası’nın da yaklaştığını bu arada unutmayalım. Ümidimiz, Doğubayazıtlı çocuklarımızın ve gençlerimizin hayranı ve meftunu oldukları şeyh Ahmed-i Xânî’nin izinden yürüyerek onun gibi âşığı oldukları Hz. Muhammed’e hitaben edebî değeri yüksek, anlamlı ve mesaj dolu şiir ve nesirler yazmasıdır. Böylece masum gönüllerinde saklı bulunan nebevî çiçekleri bülbüllerden daha güzel ifade etmeleridir.

 

Yazımızı Peygamber Aşığı Ahmed-i Xânî’nin Newbihar adlı kitabının son dizeleriyle bitirelim:

Kurtuluş yolunu arıyorsan şayet harıl harıl

Mucizeler sahibi Muhammed’in yoluna sarıl!

Mustafa’ya inen şu Kur’an’ı duy

Razı ol, gel de inan haydi ona uy!

Şefaatçim Hz. Ahmed’e selamlar olsun

Şefaat ederken ben Ahmed’i de duysun!

Mevlit kandilinizi tekrar tekrar kutlar, o büyük şahsiyyetin örnek yaşamını yaşayarak şefaatine layık olmanızı/olmamızı niyaz ederim.